31 Ekim 2010 Pazar

I wanna hold your hand!


Başlığın türkçesini de buraya yazayım:Elini tutmak istiyorum! Aslında size bugün bahsedeceğim yapım hakkında tek cümle kur deseler,bunu koyarım önlerine.Sözkonusu olan yapım belki de Lost,Fringe gibi milyonları peşinden sürükleyen bir fenomen değil,çünkü 2 sezonda bitti ve final bölümü de biraz havada kaldı.Amerikan ABC kanalından nefret etmemin tek sebebi de verdikleri bu karar olsa gerek.
Hiç Pushing Daisies gibi bir dizi bitirilir mi? Efendim bilenler bilir,Türkiye'nin tartışmasız en iyi televizyon kanallarından olan CNBC-E de bu diziyi yayınladı.Takip etmiş olanlar ordan etmiş,üzerine netten izlemiş,yetinmeyip benim gibi çıkan 2 sezonun da dvd'lerini almıştır.Ben öyle yaptım en azından.Hiç çekinmeden hayatımda izlediğim en güzel dizi diyebileceğim bir yapımdır bu.Evet elbette ki Seinfeld,Lost,The Sopranos gibi birçok fenomen diziyi gördü beyaz cam,ama bence Pushing Daisies,konusu,kullandığı mekanlar,kostümler ve başarılı casting'i ile bir fenomendir.Yani izleyici kitlesi için bu böyledir tabii.2 sezonda bitti diye yapımı kalitesiz sanmayalım ayrıca,3 tane Golden Globe adaylığı bulunan bir dizi için yapım başarısızlığı diyemeyiz bence.Ah şu reyting kavgası yok mu..
Peki nedir bu Pushing Daisies? Şimdi efendim bu dizi,izleyenler onu da bilir,Heroes'un fikir babası Bryan Fuller'ın elinden çıkma.Bryan Fuller,geliştirdiği fikirleri ekrana uyarlayıp yönetmen koltuğuna da oturuyor bazı bölümlerde.Onun yapımcılığını yaptığı dizilerin arasında Wonderfalls,Dead Like Me ve Star Trek:Voyager gibi birçok iyi yapım bulunuyor.
Pushing Daisies ise bir modern zaman klasiği,ve bence bir star trek geek'inin çektiği düşünülürse,hayli romantik ve şaşırtıcı.Öncelikle kadrodan biraz bahsetmek isterim.Hikayenin başkahramanı Ned-The Piemaker rolünde Lee Pace'i izliyoruz.Onun ebedi aşkı Charlotte Charles'ı Anna Friel,Ned'e platonik olarak yoğun duygular besleyen garson Olive Snook'u ise Kristin Chenoweth canlandırıyor.Part time turtacı,part time özel dedektif olarak çalışan Ned'imizin iş arkadaşı Emerson Cod rolünde ise çok ama çok sevdiğim bir diğer adamı,Chi McBride'ı izliyoruz.Boston Public'den beri hayranım kendisine.Charlotte'un evden çıkma fobili,panik atak halaları Lily ve Vivian Charles'ı ise Swoosie Kurtz ve Ellen Greene canlandırıyor.Tabii ki Ned'in sadık köpeği,bal renkli retriewer Digby'i de unutmayalım.Hikayenin kemik kadrosu bu isimlerden oluşuyor.
Peki bu dizi ne anlatıyor? Şöyle ki,Ned adlı gencimiz henüz çok küçükken keşfettiği ve bir yetenek mi yoksa lanet mi olduğuna hala karar veremediği bir özelliği ile boğuşmaktadır.Ölen bir canlıya bir kez dokunduğunda ölü canlanmakta,ama Ned ona bir kez daha dokunduğunda ebediyen ölmektedir.Ayrıca Ned dirilttiği bir ölüye 1 dakika içinde tekrar dokunmazsa,onun yerine bir başkası ölür ve Ned onu dokunarak diriltemez.Bir gün bu özelliğini yanlışlıkla kullandığında yolu dedektif Emerson Cod ile kesişir ve ikili arkadaş ve ortak olurlar.Ned küçüklüğünde beyin kanaması geçirerek ölen annesini diriltmiş ve karşılığında çocukluk aşkı Charlotte'un babası ölmüştür.Bu olaydan sonra bir daha hiç görüşmezler ama bir gün yolları bir cenaze haberiyle kesişir.Charlotte yani Chuck,bir yolcu gemisinde boğularak öldürülmüştür.Bu cinayeti inceleyen Ned kalbine yenik düşer ve dirilttiği Chuck'a bir daha dokunmaz ki gitmesin.Ama bu durumu Chuck'ın yas tutan halalarından ve Ned'in turta evi'nin aşık garsonu Olive'den saklarlar.Çünkü bu durumun açığa çıkması Ned'in incelenecek bir deneğe dönüşmesi demektir..Sonrasında ise Ned,Chuck ve Emerson dedektiflik maceralarına -kendi hayat eksenlerinde dönen bölümlerle birlikte olarak-devam ederler.
Dizinin konusu bu.Fakat tabii ki anlatım Ned ile Chuck'ın çocukluk günlerine,aşkına karşılık bulamayan Olive'in müzikle dolu isyanlarına,Chuck'ın halalarının su balesi yaptıkları günlere ve Emerson'un aile sırlarına da dokunarak ve hep yeni kalarak ilerliyor.Zaten oyunculuklar muazzam,her bir karakteri başka bir yapımda düşünemüyorsunuz.Müzikler,mekan ve anlatıcının sesi de çok iyi.Ama bence dizinin değiştirdiği,günümüzde dokunmakla eş tutulan,ten temasının birincil kriter olarak sunulduğu aşk olgusunu 50'li yıllara taşıyarak bize gösterdiği şey.Ned ile Chuck öyle bir çift ki birbirlerine sadece eldivenlerle,arıcı kıyafetleriyle,streç film parçalarıyla dokunabiliyorlar.Birbirlerine sarılmak istediklerinde kendilerine sarılıyor,elele tutuşmak istediklerinde yine kendi ellerini tutuyorlar.Bu hem çok acıklı,hem de çok sevimli bir durum.Öyle güzel ki,temas edemeden sevmeyi iş edinmiş olan bu karakterlere siz de derin bir sevgi duyuyorsunuz.
Peki bu kadar orjinal bir konuyla nasıl 2 sezonda bitti? Reyting kavgası diyorum ben.Reytingler maliyeti çıkaramadı ve dizi bitti.Ama iki sezonun da dvd'leri çıktı.Kutu tasarımları muhteşem ve ekstralar da gayet doyurucu.Eğer dizilerdeki tekdüzelikten yakınıyor ve farklı birşeyler arıyorsanız,Pushing daisies tam size göre.

Ps:-Herşey tamam da,başlık ne alaka diyorsanız,o dizinin tanıtım müziğinden alınmadır.The Beatles-I wanna hold your hand.Dinlemek isteyenler için gelsin: http://fizy.com/#s/1d7f35
     -Dizinin imdb sayfası için: http://www.imdb.com/title/tt0925266/ puana dikkat! 10 üzerinden 8.6 :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

atış serbest!