29 Kasım 2010 Pazartesi

midnight post..


Gece yarısı nereden düşündün bunu demeyin,telefonumu karıştırırken bulduğum,dün ve bugün ziyaret ettiğim çok güzel bir sergi bu.Anadolu Ajansı muhabirlerinin gözünden İstanbul.Sergi bu hafta da gösterimde,Fransız Kültür Merkezi'nde.Mutlaka gidip görmenizi tavsiye ederim.Herkese iyi geceler ve iyi haftalar.
Well,don't say "what were you thinking" about these photos,cause i found them when i was going through my phone this evening.These photos are from an exhibit that i've visited yesterday and this morning.It shows Istanbul from the eyes of the journalists.It's still on the French Cultural Assosiation building in Beyoğlu,Istanbul.I recommend you all,it was amazing.Good night y'all,hope you all have a wonderful week.








26 Kasım 2010 Cuma

Bir hafta daha bitti!/Hello,weekend!

Haftasonunu karşılar,haftaiçini kapatırken sizin için güzel bir post hazırlamalıyım dedim.Haftaiçi benim için çok zor geçti,iş yerinde çalışmalarımız çok yoğunlaştı ama arkadaşlarım ve ben iyi dayanıyoruz sanırım.Bazı iş arkadaşlarıma göre çalışma hayatında çok yeni sayılırım ve yılsonuna kadar onlardan öğreneceğim çok şey var diyorum,çünkü bilenler bilir,çalışanlar için yıl sonu ayrı bir mücadele.Umarım iyi atlarabiliriz.Bu hafta,9 günlük tatil sonrası ilk çalışma haftamız olduğu için ayrıca zordu.Adaptasyon problemi yaşadım,itiraf ediyorum:) Salı günü annem ve kardeşimle alışverişe gitmemiz dışında,perşembeye kadar ev-iş doğrusunda yaşadım.Geldiğimde de internette vakit geçirdim,müzik ve kitap seanslarımı yapıp direkt uyudum:) Yorgunluk..
Dün ise arkadaşım Gülen'le takıldım işten sonra..O da Taksim'deydi ve çıkışta birer kahve içip mağazaları gezdik.Alacağım çok şey var ve kafamı toparlayamıyorum,aynı sorun onda da var:)Bu listenin üzerinden en makul fiyatlarla nasıl gelebiliriz,onu düşünüyorum.Fakat çıkışta Notebook'a uğradım ve yine içimde yükselen Moleskine! isteğine karşı koymayarak Woodstock Festivali için özel üretilen 4 defterden birini koleksiyonuma kattım.Resmini paylaşacağım.Moleskine bende bir takıntı,akan suları durduran bir tutku diyelim:)
Bugün ise bu postu yayınlayıp dışarı çıkacağım,dergilerin Aralık sayılarını avlamaya ve bir film izlemeye:) Git başımdan adlı yeni vizyona girmiş bir komedi izleyeceğim,hadi hayırlısı diyorum..Aldığı yorumlar güzel.
Size büyük alışveriş listemin birkaç maddesini de aktarayım hazır başlamışken:) Açık renkli bir SuperGa,Mango'da görüp bayıldığım deve tüyü renkli bir pelerin,Koyu kahverengi ve vizon renkte iki çanta,ve değişik renklerde birkaç şal.Bakalım bu listenin maliyeti ne kadar olacak:) Onu da ayrıca bildiririm..Şimdi sizi rutin haftaiçimde yakaladığım birkaç resimle baş başa bırakayım..Hepimize iyi haftasonları!
While we say goodbye to the week and say hi honey! to the weekend,i wanted to write a post about my bad,ordinary week.It was the week after our 9 days of dream holiday and of course all of us were in a bad mood.When i say all of us,it means me and my colleagues of course.We had some adaptation problems:) But the end of december is also the end of the year 2010 and it's gonna be way harder than the end of november.i feel like i have many things to learn from my colleagues in this period.I'm kinda younger,and rookie in the business life and i hope i can handle that hard period.
Except our little shopping trip with my mom and my brother,i lived like a home to office-office to home style.I didn't get out from home very much after work and i spent some time on the internet and a little bit of music and lots of books.But yesterday,i met with Gulen,-one of my best friends- and we had our coffees together and looked some of the stores.We have a very long shopping list and we're thinking a solution to our money problem:) After the coffee, i stopped for,well i didn't stopped for buying a moleskine notebook,but i bought it.I bought a special edition of Moleskine designed for the 40th anniversary of Woodstock music festival.Isn't it great?:) Moleskine is a very cute obsession of mine...
Well today,i'm gonna go out and watch a movie with my friend.The film is called Due Date.I'm a huge fan of Robert Downey Jr. so i think it's gonna be great.And i'm gonna buy the december issues of different magazines.
At last,i'd like to share special items in my huge shopping list:) A superga,a beige cape that i saw and loved at Mango,two bags coloured dark brown and the colour of mink and a couple of shawls in different colors.Let's see how much they'll cost to me:) Now i'm leaving you with the pictures that i've took during the week.Enjoy it! Have a wonderful weekend!


                                    Gördüğüm en ilginç kahve fincanı budur herhalde..
                                    The most interesting cup that i've ever seen is probably this one.              
                    
        
                                              Şirin ayakkabılar,ama kim nerede giyecek:)

                                              Cute shoes,huh? :)



                                                             Bu mu daha güzel,
                                                             This one,
                                                             Yoksa bu mu?
                                                             Or this one?
                                          


 
İndirim,Body Shop'ta!
Sale on The Body Shop!

24 Kasım 2010 Çarşamba

doğru seçim/the right choice.

Vogue editörleri Blake Lively'i bu yılın en güzel giyinen ünlüsü seçmiş..Tabii ki tek fotoğraftan bunu anlayamazsınız,ve ben moda blogger'ı olmadığımdan çok uçta yorumlar yapmayacağım.Sadece şu dünyada en cool bulduğum iki kadından biridir kendisi.Aldığı ödülü de hak ediyor bence.Ve hayır,diğeri herkesin cool kadını Kate Moss değil dostlarım.Bir diğer "cool kadın" da Cate Blanchett'dir.Fakat kendisinden filmografisiyle bahsetmek isterim ve takdir edersiniz ki bu uzun sürer biraz:) O yüzden size Blake'in en beğendiğim kıyafetlerini toparladığım bir post hazırladım.
Blake Lively has been chosen "the best dressing celebrity of this year" by different editors of Vogue.Of course,i'm not saying that you can understand this situation and call it "a right decision" and i'm not a fashion blogger who can make very strong comments about styles of women.But i think Blake is one of the coolest women in the earth.She is in my cool women top 2 list also:) I know the list is pretty short:) And the other woman is -no fellas not kate moss- she's Cate Blanchett.I want to mention about her in one of my posts but not in this one.Because i want the post to include the filmography of Cate and if i write this now,it might take a lot of time:) So,here is my post about Blake and some of her best looks that i found when i was surfing in the internet.Enjoy!


                            Ünlü bir mücevhercinin açılışında,Roberto Cavalli elbisesiyle
                             In the opening of Swarovski,with a wonderful Roberto Cavalli dress


                                  Gossip Girl'ün Paris setinde..Çantaya dikkat! Fendi!
                               In the set of "Gossip Girl" ,Paris.Attention on the bag! It's Fendi.




                                 Yine Gossip Girl'ün setinde,Herve Leger tasarımı bir elbiseyle
                                   Again,in the set of Gossip Girl,with a Herve Leger dress


                          En beğendiğim elbiselerinden biri,Marchesa tasarımıyla bir defilede
                          The dress that i liked very much,with a Marchesa at a fashion show


               Jenny Packham tasarımı bir elbise ve Louboutin'lerle Gossip Girl setinde
                 In the set of Gossip Girl with a Jenny Packham dress and Louboutin heels
                             61. Emmy Ödülleri'nde,muhteşem bir Versace elbiseyle
                            In the 61st. Emmy Awards,with an amazing Versace dress


Sizin en beğendiğiniz kıyafetler hangileri oldu? Yorum olarak ekleyebilirsiniz.
Which one of the looks is your favorite? You can add as a comment.

22 Kasım 2010 Pazartesi

Konuşmadığımız her ne varsa,seninle...




Son zamanlarda en çok dinlediğim şarkıyı paylaşmak istedim sizinle.Tüm hakları çok sevgili Sertab Erener'in tabii,ama klip o kadar yalın ve güzel ki paylaşmadan duramadım.Cansel Elçin de ayrı bir hava katmış,çok karakteristik bir yüzü var ve şarkının betimlediği duyguları çok iyi yansıtmış bence.Neyse ben fazla konuşmayayım,siz Sertab Erener'den dinleyin;"Bir Damla Gözlerimde.."
This is the song that i listen usually in these days.It belongs to one of the most succesfull singers in Turkey,and a eurovision winner.Her name is Sertab Erener and this song can be the best in her new album.It's my opinion,of course:) As you can understand from the music and the tones in the lyrics,it'a a dramatic song about  break-ups and getting over period.And a very famous Turkish actor,Cansel Elçin is also in the video.He has a very characteristic,handsome face and you can understand all of the story from his face during the clip.All the rights of the video belongs to Sertab Erener,of course.Anyway,i think that i should stop chit chatting and leave you alone with this beautiful song.

21 Kasım 2010 Pazar

hey harry!

Bayram tatili dönüşü yazacağım post'u kafamda şekillendirmiştim,hatta resimlerimi de hazırlamıştım ama perşembe sabah dönüp de öğleden sonra arkadaşlarımla dosdoğru Kanyon CineBonus'a yol alınca,o fikri biraz erteledim tabii.Bunun nedeni de başlıktan anlayacağınız üzere Harry Potter'dan ve serinin son filmi olan "Harry Potter ve Ölüm Yadigarları"ndan başka bir şey değil elbette.5. ve 6. filmleri deyim yerindeyse "kuşa çeviren" ve katleden David Yates,7. kitabın filmini 2 parça olarak çekeceğini açıkladığında herkes gibi ben de meraklanmıştım.Serinin en kısa kitaplarından,en uzun filmi çekeceğini duyurması ve aldığı risk,serinin hayranlarından biri olarak beni şaşırttı.Fakat filmi izledikten sonra,2 parçaya bölme yöntemiyle son kitaptaki her detayı filme aktararak karşıma çıkan Yates'i ben,artık sadece alkışlayabilirim.
Dostlarım,bu film olmuş.
Kitaptaki çoğu kilit olayın filmde yer almasından başka,kitaptaki umutsuzluğun,o karamsarlığın yansıtılması mükemmel.Oyuncuların da büyük payı olduğunu düşündüğüm o karanlık atmosfer,filmi başından sonuna kuşatmış.Biz kitabın sonunu bildiğimiz için izlerken biraz daha rahattık,fakat kitabı okumayan kitlenin içi daralmıştır diye düşünüyorum.Bu zamana kadar her kitlenin izleyebilmesi için sürekli kırpılan,düzleştirilen,karakterlerin içi boşaltılan (6. film ve salak ergenlik bunalımlarını hatırlayın) Harry Potter serisi,artık hangi kesime hitap edeceğini belirlemiş.6-10 yaş arası kesimin filme gitmesi hiç akıl karı değil mesela.Çünkü bazı sahnelerde biz kazık kadar hallerimizle tedirgin olduk.Spoiler vermek gibi olmasın ama,filmin başında Voldemort ve ölüm yiyenlerin toplantısındaki cinayet ve Godric's Hollow'daki Nagini Show herkesi koltuklarına çiviledi desem yeridir.Bunun dışında filmin geneli akıcı,hatta bazı detaylarıyla kitaba sadık kitleden özür diler gibiydi.Yanımdaki arkadaşımın sürekli bu neden böyle,şu ne zaman çıktı gibi detay sorularını cevaplarken sıkılmaktan çok keyiflendim.Çok az şey atlanmış,ama 146 dakikalık uzunluğuyla zaten artık nereye sıkıştıralım der gibi bir hali var.
Oyunculara gelirsek,son yılların en başarılı casting'lerinden birinin ürünü olan üçlü,kariyerlerinin en sağlam oyunculuklarını çıkarıyorlar. Daniel Radcliffe (Harry Potter),Rupert Grint (Ron Weasley) ve Emma Watson (Hermonie Granger) neden bu filmin kadrosunda olduklarını ve neden Hollywood'un en çok kazanan genç oyuncuları olduklarını kanıtlar gibiler.Ben bu üçlünün içinde en güçlü olanın her zaman Rupert Grint olduğunu söylüyorum çünkü,Harry gibi bir kahramanla arkadaşlık ederek bir anlamda onun gölgesinde kalmayı kabullenmiş,kardeşleriyle ilgi mücadelesinde çoğunlukla yenik,panik atak,maço ve her şeye rağmen iyi kalpli ve cesur bir karakter Ron Weasley.Bu rolün altından da yıllardır kalkabilen bir oyuncu olarak seyrettiğimiz Rupert Grint bence bu filmde gerçekten genç karakter oyunculuğu dersi veriyor.Daniel ve Emma da Harry ve Hermonie rollerinde alıştığımız gibiler.Film genellikle bu üçünün yolculuğuna odaklandığından diğer oyuncuların rolleri kısa ama tertemiz.Özellikle bakanlık'a sızma sahnesinde Harry'nin çok özlü iksir içerek benzediği Runcorn karakterini canlandıran oyuncuya ben hayran kaldım.10 dakika göründü ortalığı yıktı gitti.
Sahne seçimleri,geçişler ve ölümü kandıran üç kardeşin hikayesinin anlatıldığı animasyon da müthişti.Müzikler daha bir ön plandaydı,sanki çoğunluğu donuk geçen 6. filmin izlerini silmek ister gibi davranmış David Yates.
Film vizyondayken fazla spoiler vermeyeceğim.Herkesin gidip görmesi gerektiğini düşündüğüm için böyle yapıyorum,ve Harry Potter'a elveda derken serinin en sağlam filmlerinden birini çekmiş olan David Yates'i de tebrik ediyorum.Gerçekten sağlam iş çıkarmış.Umarım ikinci parça da bu kadar sağlamdır.Bu arada filmin imdb puanı da 8.4,yine yalancı çıkarmadı beni emektar veritabanı:)
Well,i was pretty sure about what kind of a post that i was going to write after a long,very long holiday (9 days,yeah baby!) But after i returned to home in thursday and went to the cinema with my friends in the afternoon,i changed my plan.You all know the resource of it.Harry Potter and the last film,of course! Well all i can say about this movie and the director David Yates is,well done.Because he sucked in the last two of the serie.We know,the world of literature is far more different than Hollywood but 5th and 6th movies were both disasters.Well 5th was a little bit better but Half Blood Prince was a total failure.JK Rowling is a writer who loves adding details so much but David Yates is a director who can do anything for the ones who have no idea about what's going on in the books.With this vision,he made the shortest movie from the longest book of the serie.(Harry Potter and the Order of the Phoneix) When i heard that the last film and the two parts idea,i thought like "ok,he is gonna take his last shot" but after the movie,i can say that David Yates,made his best shot at the end.He saved the game and yankees became the champions.I mean the producers of the film you know,in this situation,yankees are the warner brothers:)
At first,the pesimistic athmosphere in the book is in the movie either.All around of it.That desparation,darkness and fear is becoming something that you can even touch.And scary too.For example btw spoiler! the meeting of voldemort and the death eaters at the begining of the movie wasn't scary,it was toooo scary! and the scenes with the snake nagini,and the escape from the wedding...it's not a child movie,it's obvious my friends.All this time,we -the ones who were loyal to the details- stood at the back but Deathly Hallows is definitely for us.Full with details,good sountracks and full scenes.

The cast is,i think,one of the best castings of all time.Daniel Radcliffe (Harry Potter),Rupert Grint (Ron Weasley) and Emma Watson (Hermonie Granger) are all prooved something.They are the highest earning young actors in Hollywood and the movie is the proof that they deserved all of the amount that they've took.I always think that the strongest actor of these three guys is Rupert Grint.Because Ron is a different character.He shows the acceptance of being Harry Potter's friend and accepts staying in 2nd place,he usually losts the battle of getting attention in the family,he has panic attacks and his attitudes are usually rude.But he has a wonderful,good heart and he is very brave.Rupert Grint is taking Ron in the hand and playing it like a play-doh.You should watch him,definitely.He rocks.The other actors in the movie were also good.Especially the guy who played Runcorn,the man whom Harry pretented to be like him in the ministery of magic,was perfect.He showed off like 10 minutes but he did a wonderful job.The sountracks were awesome,6th movie was a total silence but this one is like a smphony.
The movie is still in the cinemas so it's time for me to stop giving spoilers.But i have one more thing to say to the guys who haven't watched the movie yet is,go and live this adventure fellas.Even the imdb.com says that it deserves 8.4/10.That means i'm right,huh? :) 

Filmin fragmanı için link/Link for the trailer: http://www.youtube.com/watch?v=_EC2tmFVNNE

14 Kasım 2010 Pazar

sonunda! / finally!

poposu kıymetli apartman kedisi,nuri su:) /the cheer in our building:)
selam,sevgili dostlarım.salut de olur,hi da olur,her şey olur.Cem Dinlenmiş'in kitabındaki gibi.Aldım,elimden de bırakamıyorum,adam gerçek bir sanatçı.Konudan sapmayayım.
Hafta başında söz verdiğim ve twitter'dan habire tekrarlayıp durduğum post sözünü bütün hafta bir türlü vakit ayıramayıp yazamamam ve tam da bugüne,Edirne'ye gidecek olan otobüsün kalkmasına birkaç saat kala sıkıştırmamın özel bir nedeni yoktu,inanın bana.Sadece yoğun bir haftaydı,yazasım gelmedi ve ben de yazmadım.Ama dün çok güzel bir gün geçirip bu sabah da uzun zamandır yapmadığım kadar güzel bir kahvaltı yapınca artık zamanıdır diye düşündüm.Hazır keyfim yerindeyken bu güzel zamanları küçük bir kitleye de aktarayım.
Evet tahmin ettiğiniz gibi,haftanın tamamını kapsayan tatili fırsat bilerek canım memleketime doğru bir çıkartma yapıyorum.Buna ihtiyacım vardı,çünkü bu hafta inanılmaz yoğundu.Hem özel zamanlarda aileyi görmek her zaman  iyi gelmiştir bana.Annem,babam ve kardeş kişisi caniko dün ben fransızca kursundayken yola çıktılar fakat ben doğumgünümden önce (16 Kasım:) ) arkadaşlarımla toplanıp kafa dağıtmak istedim.Beni kırmayıp geldiler,çok çok güzel bir gün geçirdik.Cumartesi akşamı dışarı çıkıp eğlenmeyi hayat kuralı sayan tiplerden olmadığımızdan,evde oturup kafa dağıtmak bizim için en güzeli.Çünkü kafamız ve hayatımız genelde çok dolu oluyor,ve dışardaki kalabalığı çekmek kolay değil.İzlemeyen bir arkadaşımız için Ata Demirer'in Eyvah Eyvah'ını açtık,gecenin 2sinde iyi geldi hepimize:) Gerçi ben izlediğim için filmin çoğunu uyur uyanık takip ettim ama,olsun:)
L'ifi and the book sale/L'ifi'deki kitap satışından
Evet biraz geri geri gidiyorum ama,Cuma günü de bir arkadaşımla uzun zamandır izlediğim en berbat filmi izledim.Bizim niyetimiz    Sosyal Ağ'a gitmekti ama o vizyondan kalkınca,mecburen kalanların içinden bir tercih yaptık.Filmin adı Yukarıdaki Tehlike,ve bilimkurgunun her türüne hayran yaşayan bir insan olarak,bu hangi kategoriye giriyor ben çözemedim.Berbattı.Konu hakkında arkadaşımın yazdığı ileti için buyrun:
         http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=20865125
Haftanın geri kalanı ise çoğunlukla iş stresi altında geçmişti zaten.Çarşamba akşamı arkadaşlarımla Beyoğlu'na gidip Nevizade Sanat'da birşeyler içip hoş vakit geçirdik.Ordan kalkıp Bambi'ye geçtik,aramızda 20 kasım'da Asteğmen olarak askerliğinin geri kalanını tamamlayacak bir arkadaşımız var, bkz: http://twitter.com/iseco ve onun canı,Bambi'nin meşhur tostundan isteyince,biz de o kadar biranın ve patatesin üzerine bir de orada yedik:) Yine de çok güzel bir gündü.Arkadaşlarımın bana aldığı doğumgünü hediyesi de çok şirin,bir hmm,nasıl söylesem,makyaj bavulu diyebiliriz:) Kutusu veya çantası demiyorum çünkü daha büyük ve çok daha güzel.Bavulda sürekli açılan kremlerin yarattığı kötü durumları ortadan kaldıracak kadar büyük.Bugün benimle ilk yolculuğuna çıkacak,bakalım nasıl olacak:)
Hepsi bu kadar.Hafta boyunca çektiğim bir iki alakasız resim var,onları da sizinle paylaşacağım.Bu arada,ben de kendime doğumgünü hediyesi olarak Tori Amos'ın Scarlett's Walk albümünü aldım.Evet eski bir albüm ama,bence çok çok iyi.Edinin ve dinleyin derim.
Kısmetse bu perşembe sabahı Edirne'den döneceğim.O zamana kadar twitter'dan beni takip edebilirsiniz.Bana iyi yolculuklar dileyin,umarım çok güzel bir tatil geçiririz hep birlikte.
hi,my lovely fellas.hahah here we go,this is my first post that i write both in english and turkish.i could have said salut or selam (in turkish) but i prefered hi.i'm planning to write in french in december,i don't feel like i'm ready for taking that kind of a risk now:)
Nişantaşı Zamane Kahve/Zamane Kahve in Nişantaşı,İstanbul
i know i made a promise to you a week ago,telling you that i was going to write a post at the begining of the week.but after that,the week beat me.it really did:) because the works at the office gone out of controll and i slept,read books and watched tv shows when i reached home after work.but my weekend is far better than my week.my friends came to my home yesterday,and we had great time.we talked,laughed,ate some stuff,actually a lot of stuff:) ,watched reality shows,movies,and sit coms,and finally went to bed at 4 o'clock in the morning.and today,i had such a great breakfast that i haven't eaten for so long,and after these beauties,i felt that i should write now.and here i am! :)
at friday -also it's my one and only day that i have completely nothing to do,or go,or learn:) - i went to cinema with my friend.it was one of the worst movies that i've ever watched,it's name is skyline and i recommend you to not to go,fellas.it was terrible.it really was.
Oh btw,we went to beyoglu at wednesday with my friends.it's one of the best places in İstanbul,and if you ever think of visiting here,you should add beyoglu to your must see list.we had a great time together,and my friends gave me my birthday present (16th november:) ) a make up,umm suitcase or something:) it's not like a box because it's bigger and it's more comfortable.my cosmetic stuff will feel good,i think:) 
23 Kasım'ı bekleyin! /Wait for the 23th of November!
well it's enough for today.because i don't have so much time,i gotta go and catch the bus.i'm going to Edirne today,my home town.My parents went there yesterday,and they're waiting for me.I know the english part of the post is not look-alike with the turkish one,but i didn't want to write both of the posts same.take care fellas,love you all!
ps:the photos are just the random ones that i took during the week.enjoy!