Merhabalar! Biraz soğuk bir Cumartesi gecesinden bildiriyorum. Bugün başka birşeyler hakkında yazmayı planlıyordum, ama dışarda öylesine yaptığım bir yürüyüş beni buraya getirdi. Okuyun burayı.
Şimdi, resimdeki kişileri tanımıyorum. Zaten kendi aralarında hararetli bir şekilde konuştukları için benim farkıma varmadı kendileri. Onları bir nevi "yakaladım."
Moda biraz garip bir iş. Çok çok ince bir iş. Vezir-rezil hesabı yani, herkesin perspektifine uymayan, kalıplara sığmayan, özgün, ama dediğim gibi, çok ince bir iş. Şık olacağım derken rüküş olabilen, Melis Alphan'dan dünya laf yiyen ünlülerimizi göre göre büyüdüm ben, o yüzden Paris bu açıdan adeta bir cennet, ama dünya modasının merkezi olduğu için değil de, şehir sakinlerinin giyinme alışkanlıkları yüzünden öyle biraz.
Carousel du Louvre'dan çıkarken yakaladım onları. Hanımefendinin saçının rengine ne güzel derken kürkünü -suni mi gerçek mi bilemedim- ve platform botlarını fark ettim, botlara bakarken gözüm yandaki sarı ayakkabılara kayınca beyefendiye geçtim, pastel mavi montuna, onu dünyanın en rahat, en sıradan kıyafetiymiş gibi taşımasına bayıldım. Sizlerle de paylaşmak istedim, arada yapacağım böyle şeyler. Umarım onlar da beni yakalayıp kızmazlar, zira moda ilham işi biraz da, insanlara ilham vermek lazım değil mi? İyi geceler :)