28 Aralık 2010 Salı

moving on..

Selamlar herkese! uzun zaman oldu evet,yaklaşık 1 hafta kadar ve en son post bir editoryalmiş,puf! milyonlara yazmasam da siz,yani beni izleyen 22 kişi (şimdilik) bu blogu haberdar olmak için takip ediyorsunuz.üşendim evet,özürlerim tonlarca.
ama o kadar yoğun bir haftaydı ki! bir kere zaten ofisten çıkmak büyük problem,işler aşırı yoğunlaştı.onun dışında kardeşimin doğumgünü,devam eden kursum ve okula gitmem gereken durumlar falan..bin parçaya bölündüm anlayacağınız.ama o aralar derelerde kendime küçük zamanlar ayırmayı başardım,hatta alışveriş yapıp kendimi sevindirdim bile.size daha önceki post'larımda bahsettiğim superga'lardan aldım mesela,istediğim rengi Beymen'de buldum ve hemen bir çiftini kucaklayıverdim:) İstinyePark H&M'e bir sefer ve alınan birkaç şey,ve tabii ki aylık dergiler,okunmak istenen kitaplar..O kadar dar zaman aralıklarında alabildim ki bunları,resmen acıdım kendime.İndirimdeki mağazalara henüz girebilmiş değilim,zaman lazım ve ay sonuna kadar ben benimkini çok idareli kullanmalıyım:)
Bunun dışında,bu aralar babamın bana verip de beni çok mutlu ettiği minik netbook ile bozdum kafayı,çok şeker ve her yere taşıyabildiğim için müthiş kullanışlı.Ben telefonu da,bilgisayarı da işimin gereği olarak profesyonel platformlarda kullanmıyorum,o yüzden temel tasarımlar yeterli oluyor bana,tıpkı bu cihaz gibi.Küçük oluşu ayrıca güzel:)
Yine hortlayan sınav korkularımı da unutmamak lazım..Final haftalarının başlaması beni korkutmuyor,en nihayetinde 2 dersim var,ama Toefl ve Delf beni ürkütüyor.Yapmak istediğim şeylere başlamamın anahtarı bunlar,umarım iyi sonuçlar alırım,umarım herkes alır.
Kışın gelmesiyle birlikte bende başlayan nazal ses tonlarıyla konuşmalar falan da geçen günlerime tuz biber ekti denebilir.Değişik fotoğraflarla dışa vurdum bu şikayetlerimi tabii:)
Ve son olarak,bazen 3 dilde konuşan kovanımda bu sefer tek dil bağıracak,çünkü yorgunum ve bana göre uzun da yazdım.Şu anda bunu çevirmek istemiyorum,belki sonra.o yüzden isteyen varsa,forza google translate! Hepinizi seviyorum,iyi geceler.
 Ps:Bu arada,Ocak Vogue'unu iyi okuyun,bana rastlayabilirsiniz:)


fransızca tam gaz. (:

ikinci evim gibi birşey sanırım,kanyon.

kış bir geliyor,bir gidiyor ben anlamadım.

pazar günü arkadaşım.
tu me manques,fulya la brune.
une petité princesse.


dikkatli bakın,ben de ordayım! i loooveee you,vogue.

21 Aralık 2010 Salı

voila..

                   Gao Yuanyuan'ın Harper's Bazaar Çin Ocak 2011 sayısı için çekilen fotoğrafları.
                   Photos of Gao Yuanyuan taken for Harper's Bazaar January issue,2011.
                   Les photos de Gao Yuanyuan pour Harper's Bazaar Janviér,2011.















                                                                     by fashiongonerogue

oh la la,james!


Şimdi,ilk önce selamlar.Bu post'u yılbaşından sonra finallerle boğuşmaya başlayacak olan bütün arkadaşlarıma armağan etmeyi bir borç bilirim.Şimdi resimde gördüğünüz adama hasta olduğum gerçeğini bir kenara bırakıyorum ve size çok sevgili Harry Osbourne'umuz James Franco hakkında bir haber veriyorum.Efendim kendisi,UCLA'deki eğitiminin yanı sıra Columbia ve NYU'daki mfa derecesini de almak üzereyken Yale'in doktora eğitimine kabul ediliyor..Aynı zamanda bu adam son filmi "127 Hours" ile drama dalında en iyi erkek oyuncu dalında bu senenin Golden Globe adaylarından ve bu seneki Oscar ödülleri'ni Anne Hathaway ile sunacak.Yani boş vakti böyle,minnacık bir satır arası kadar.Ona rağmen adam Yale gibi bir okulda doktoraya kabul ediliyorsa,bence siz hiç bahane uydurmayın dostlarım.Yok hoca bana taktı,yok notlar okunaksız falan..Yale bu yani! Sevgiler,saygılar..
Here we go my friends.At first,i'd like to say that i dedicate this post to my friends and their finals waiting after december.We all understood that i'm deeply in love with the guy who looks stunning at the picture,but that's not our main subject.Here it is;our lovely Harry Osbourne -i mean james franco in that case,of course- got accepted a phd degree at Yale.With his educations at UCLA and his mfa degree at Columbia and NYU,here is his new destination.And this guy is a Golden Globe nominee and an Oscar host of 2011.The point is,stop finding excuses,fellas.It's not the proffessor who pisses you off,or it's not the complicated notes.Look at James Franco,i mean come on guys,ıt's Yale! See you around,xoxo..
On va commencer,mes amis..Bienvenue! En premier,je veux dire cette post est un dedication qui est pour mes amis et ses examens finalés.On a compris que c'est james franco,qui je l'aime trop.Et voila,il y'a un nouvelles sur lui.Il a été accepté a l'universite du Yale,apres ses educations qui avait été terminé a Columbia et NYU.
James Franco,qui est un nouvelle candidature pour le Golden Globe et le presenteur d'Oscars,il a un peu du temps.Je veux dire que,vous n'avez pas besoin de trouver une excuse sur votre proffesseur qui est tres frustrant ou votre notes illisibles.Et allez-y! C'est Yale! Bisou bisou a tout le monde..

19 Aralık 2010 Pazar

and the golden globe goes to..

Selamlar,dostlarım.Başlıktan da anlayacağınız gibi,Golden Globe ödüllerinin adaylıkları açıklandı.Bu hafta içi gördüğüm liste bağıra bağıra diyor ki,bu sene oldukça çekişmeli bir ödül töreniniyle karşı karşıya kalacağız.Adaylıkları yayınlıyorum,kendimce favori olanları kırmızıyla işaretliyorum.Favorilerinizi yorum olarak beklerim(:
Hello everyone.As you unterstood from the headline,The Golden Globe nominees were anonced.List that i saw screams,it's gonna be a tought battle.I'm sharing the list with you,i wrote my favs with red.Add your favs as a commend,i'm curious about your theories(:
Salut,tout le monde! Je sais,c'est interresant.Commencer avec le Turc,continuer avec  le anglais et finir avec le français:) c'est un situation plus drole:) mais j'aime ecriver qqchose français euh..c'est bon pour moi:)
Vous avez regardé la manchette,les canditatures de Golden Globe a ete annonceé la semaine derniére.Je crois que ce sera un combat tres difficile.Voila je partage la liste,j'ai sougliné mes favoris avec le couleur rouge.Vous pouvez ajouter vos candidats favoris.Bisou bisou!


En iyi Film adayları: Drama

En iyi Film adayları: Müzikal ya da Komedi

Drama dalındaki en iyi aktör adayları:
Jesse Eisenberg for The Social Network (2010)
Colin Firth for The King’s Speech (2010)
James Franco for 127 Hours (2010)
Ryan Gosling for Blue Valentine (2010)
Mark Wahlberg for The Fighter (2010)

Drama dalındaki en iyi aktrist adayları:
Halle Berry for Frankie and Alice (2010)
Nicole Kidman for Rabbit Hole (2010)
Jennifer Lawrence for Winter’s Bone (2010)
Natalie Portman for Black Swan (2010)
Michelle Williams for Blue Valentine (2010)

Müzikal ya da Komedi dalındaki en iyi aktör adayları:
Johnny Depp for The Tourist (2010)
Johnny Depp for Alice in Wonderland (2010)
Paul Giamatti for Barney’s Version (2010)
Jake Gyllenhaal for Love and Other Drugs (2010)
Kevin Spacey for Casino Jack (2010)

Müzikal ya da Komedi dalındaki en iyi aktrist adayları:
Annette Bening for The Kids Are All Right (2010)
Anne Hathaway for Love and Other Drugs (2010)
Angelina Jolie for The Tourist (2010)
Julianne Moore for The Kids Are All Right (2010)
Emma Stone for Easy A (2010)

En iyi yardımcı aktör adayları:
Christian Bale for The Fighter (2010)
Michael Douglas for Wall Street: Money Never Sleeps (2010)
Andrew Garfield for The Social Network (2010)
Jeremy Renner for The Town (2010)
Geoffrey Rush for The King’s Speech (2010)

En iyi yardımcı aktrist adayları:
Amy Adams for The Fighter (2010)
Helena Bonham Carter for The King’s Speech (2010)
Mila Kunis for Black Swan (2010)
Melissa Leo for The Fighter (2010)
Jacki Weaver for Animal Kingdom (2010)

En iyi Yönetmen adayları
Darren Aronofsky for Black Swan (2010)
David Fincher for The Social Network (2010)
Tom Hooper for The King’s Speech (2010)
Christopher Nolan for Inception (2010)
David O. Russell for The Fighter (2010)

En iyi Senaryo adayları:
127 Hours (2010): Danny Boyle, Simon Beaufoy
Inception (2010): Christopher Nolan
The Kids Are All Right (2010): Stuart Blumberg, Lisa Cholodenko
The King’s Speech (2010): David Seidler
The Social Network (2010): Aaron Sorkin

En iyi Şarkı adayları:
Burlesque (2010/I)(“Bound to You”)
Burlesque (2010/I)(“You Haven’t Seen The Last of Me”)
Country Strong (2010)(“Coming Home”)
The Chronicles of Narnia: The Voyage of the Dawn Treader (2010)(“There’s A Place For Us”)
Tangled (2010)(“I See the Light”)

En iyi Müzik adayları:
127 Hours (2010): A.R. Rahman
Alice in Wonderland (2010): Danny Elfman
Inception (2010): Hans Zimmer
The King’s Speech (2010): Alexandre Desplat
The Social Network (2010): Trent Reznor, Atticus Ross

En iyi Animasyon dalındaki adaylar:
Despicable Me (2010)
How to Train Your Dragon (2010)
The Illusionist (2010)
Tangled (2010)
Toy Story 3 (2010)

Yabancı dilde en iyi film adayları:
Biutiful (2010)
I Am Love (2009)
The Concert (2009)
The Edge (2010)
In a Better World (2010)

Drama dalındaki en iyi Televizyon Dizisi:
Boardwalk Empire (2009)
Dexter (2006)
The Good Wife (2009)
Mad Men” (2007)
The Walking Dead (2010)

Müzikal ya da Komedi dalındaki en iyi Televizyon Dizisi:
The Big Bang Theory (2007)
The Big C (2010)
Glee (2009)
Modern Family (2009)
Nurse Jackie (2009)
30 Rock (2006)


Mini Dizi adayları:
Carlos (2010)
The Pacific (2010)
The Pillars of the Earth (2010)
Temple Grandin (2010) (TV)
You Don’t Know Jack (2010) (TV)

16 Aralık 2010 Perşembe

violance=necessity?

Merhaba dostlarım.uzun zamandır televizyonlarda sürekli izlediğim,ve hem benim hem de benim gibi çoğu genç arkadaşımın canını sıkan bir mevzuda,küçücük bir post hazırlayayım dedim.kimse fikirlerime katılmak zorunda değil,yorumlarınızı duymak beni mutlu eder.ama bence çoğumuz aynı şeyleri düşünüyoruz.
İlk önce eylemlerde,sonra kendi okullarının kampüslerindeki öğrencilere yönelen şiddet,meşrulaştırılıyor mu?
Türkiye geçtiğimiz haftalarda,polis tekmesiyle bebeğini düşüren genç kızı,polis tarafından götürülürken yüzü darmadağın edilen genç arkadaşımızı ve gözaltında onlar gibi eziyet çeken onlarca genci konuştu.Mülkiye'li öğrencilerin "Kollektif yumurta şenliği" pankartı altında okullarına konferansa gelen siyasetçileri yumurtalarla protesto ettiği,siyasilerin de bu harekete sözlü karşılık verdiklerini okudu.Aynı gazetelerde köşe yazarları kapıştı,kimi "hak ediyorlar" dedi,kimi "ne olursa olsun polis şiddetin dozunu kaçırdı" dedi.Ama gözden kaçan bir nokta vardı.
Çok azı,olayın başkahramanlarını dinledi.
Öğrenci sendikalarının üyeleri,eylemciler ve mağdur öğrencilerden bazılarını sadece belli başlı muhalif duruşa sahip programlarda izledik,konuşabildikleri kadar konuştular,medenice ve düzgünce açıkladılar durumlarını.Bunun dışında,Türkiye'nin geneline ulaşan hiçbir programa konuk olduklarını görmedik.Genelde sordukları bir soru vardı.
Şiddet,bu eylemler için gerekli miydi? Okul yönetiminde söz sahibi olmak isteyen öğrencilere polisin uyguladığı şiddet elzem miydi? Anayasa'ya göre herkes,izin almadan toplanıp eylem yapma ve protesto hakkına sahip.Elbette ki sınırlayıcı öğeler vardır ama bilmediğim için aktaramıyorum sizlere.Fakat bu kadar şiddete gerçekten gerek var mıydı?
Dün ODTÜ öğrencilerinin kampüs içindeki protestolarını izledik.Kartopu ve yumurtaya karşı cop,biber gazı ve tazyikli su.Adil mi?
Bu ülkenin gençlerini polise karşı bu tavrı almaya iten ne?Ben kendimce mütevazi cevabımı vereyim;devlet öğrenci vatandaşını tekmeleye tekmeleye çocuğunu düşürmesine sebep olan,yoldan alıp otobüse bindirene kadar burnunu kıran ve suratını darmadağın eden emniyet görevlisi için "Bu mevzular teşkilat içerisinde çözülür" benzeri bir kol kırılır yen içinde kalır politikası güderse,bu öğrenciler de polise karşı tavır alır,bu kadar basit.Korunup kollandıklarını hissetmiyorlar ki!Bence siyasilerin düşünmesi gereken bu.Kaç yumurtadan omlet olacağı,veya çocukların kafalarının kaç yumurta yerlerse çalışacağı değil.Kafalar çalışıyor ki bu eylemleri yapanlar üniversite gençliği oluyor genelde.
Konuyu çok ayrıntılı analiz edebilirdim ama,ben bu süreci net bir şekilde takip edemedim.Günün 10 saati ofiste olduğum için okula zor gidebiliyorum,televizyonu bile çok zor açıyorum işten gelince.O yüzden yanlışım olduysa,lütfen düzeltin.Benim asıl söylemek istediğim,ne olursa olsun,devlet kurumu veya değil,öğrenciye veya başkasına yönelik şiddetin meşrulaştırılmaması gerektiği.Hiçbirimiz bu tarz bir tavrı hak etmiyoruz çünkü.
Hello again,everyone.Today i'm gonna mention about some subject that i've wanted to write for so long.A chain of events that i watched on tv,i read on the newspapers.A chain of events which really bothers me and most of my friends.It'll be a short post,of course you don't have to agree all of my thougts,in fact i'd love to read your comments about this stuff going on in my country,Turkey.
Is the violance being legalized? Against the students,and the rest of the people? Against us?
Last week and this week,the main subject in Turkey's political agenda was full with student protests and the police violance agaisnt them.The consequences are horrible,a pregnant woman who lost her baby because of a policeman's kicks,a young man whose face was unrecognizable because of the hits.The protest of  "collective egg festival" (i'm sorry because of the translation) in the University of Ankara against the politicians and the answers that they give to the students.The ideas were divided into two.Some said that students deserved an attitude like this from the police,some defended the students and said this was unacceptible.But they missed a critic point.
No one asked the opinions of real victims.
We watched the members of the student unions,activists and victims on some of the contrary programs on TV,they explained their situations and their needs.But none of the big channels,of course.How sad.They asked one question.
Was the violance necessarry? Against the ones who'd like to say a couple of words in their university's management politics?Making protests without  permission is one of our constitutional rights.I mean of course there must be some blind spots but i don't study law so..i don't know exactly.But that kind of a hard attitude wasn't necessary.
Yesterday we watched students of  METU in their campus.They threw snowballs and eggs to the polices,and they fought back with bludgeons,gas and hard water cannons. Justice? She doesn't live here anymore.
What's the name of the push which keeps students angry against police and the government? Well here is my humble response:government's "what happens in here stays in here" politics.They don't protect citizens,they back "them" up in most of the occasions.them=the system.The citizens don't feel secure,they're not sure that there is a protection.I think this blurness is the first problem that the politicians have to solve.Not the recipe of a good omelette or not the benefits of an egg for a student.
Well this issue can be analysed very detaled,for sure.But i couldn't follow last news and the last declarations of the politicians,so i can be wrong,apologies for that.Feel free to correct me.
My main purpose is,violance mustn't be legalized and mustn't shown as a sign of the goverments to anybody,never.Because none of us deserve that kind of a bad behaviour.

emma watson for vogue uk!

iyi geceler herkese! paylaşacağım o kadar çok şey var ki açıkçası başlamaktan korkuyorum diyordum ama işin ucunu bir yerden tutmak lazım,değil mi?
öncelikle,eğer öyle anlaşılıyorsa diye hemen küçük bir belirtme yapmak istiyorum.bu bir moda blogu değil.ben buraya,aklıma gelen her şeyi yazıyorum,ama ayda milyon tane dergi giren güzel evimde,çook beğendiğim fotoğrafları internetten buluyor ve sizinle paylaşıyorum.profesyonel ediyoryallere büyük ilgim var,ama bu blog sadece moda ile ilgili değil,çünkü hayat sadece moda değil.beehive bu mottoyla yola çıkmadı,ilerleyen yazılarda da bunun altını çizecek konularla devam edeceğim.
şimdi gelelim blog başlığımızda bahsettiğim konuya.ben bir Harry potter hayranı olarak her zaman Hermonie'yi de,onu canlandıran Emma Watson'ı da sevmişimdir çünkü Hermonie'nin temsil ettiği zeki,güçlü ve çalışkan kadın profilini seviyorum.Hepimizin böyle olması gerektiğini düşünüyorum,gerektiği zaman radikal kararları jet hızıyla alabilmemiz gerektiğini de.Emma Watson da kendince çok radikal,bizce daha çok şok edici:) bir karar almş ve saçlarını kestirivermiş.Hem de ne kestirmek,kısacık! Vogue UK de bu değişimi fotoğraflamış ve beğenimize sunmuş:) Bakalım siz de yeni Emma Watson'ı beğenecek misiniz...
good night everyone! i've got so many things to share and i was afraid of getting start.but you must take the lead sometimes..
at first,i feel like i must make somethings clear about my blog.it's not a fashion blog,i write everything about my life in here.it's just i love reading and collecting magazines and when i like an editorial photoshoot,i find the photos in the internet and share them with you.that's all.i repeat,beehive is not a fashion blog,because life is not about fashion all the time.you'll see and understand it in my next posts.
well,let's continue with our main subject as you can see in the headline.As a Harry Potter fan,i've been a Hermonie fan also.And i really like the acting and the soul that Emma Watson carries as Hermonie.I like that clever,strong and hard working woman profile and i think we all should be like that ideal woman.A woman who can make really hard and radical decisions in seconds and bears the consequences.As a woman,Emma Watson's radical call about her hair is little bit a shock for us:) I mean her hair is not just short,it's supershort! And i'm gonna share how Vogue UK reacted to this decision.I think they liked it:) What do you think,then?








14 Aralık 2010 Salı

after monday and tuesday;the calendar says wtf,fellas.

Selamlar yeniden,dostlarım.uzun süredir kendimi anlatan post'lar ile değil de editoryal çekimlerle çıkıyorum karşınıza binlerce özür burdan sizin için gelsin.tabii ki muhteşem ötesi her dakikası dolu dolu geçen bir hayatım olduğu söylenemez ama sonuçta bu adrese tıkladığınızda birşeyler paylaştığımı görmeyi seven birileri vardır içinizde bence.
Ay sonu ve yılsonu yoğunluğundan bahsetmiştim sizlere,bu işyerimde kendini sürekli belli eden gerilimin baş sebebi.insanlar arası değil de yapılan işlerin çoğalttığı o hava ağırlığı diyeyim ben size.yoksa ofisimiz birbiriyle uyumlu çalışan insanlarla dolu.aile gibi oluşumuzdan mı bilmiyorum,zor zamanları paniklemeden atlatıyoruz.ama tabii kalan haftalar için bir değerlendirme yapamam,bakalım işler daha ne kadar büyüyecek.
iş dışındaki vaktimi genelde evde geçirmeyi tercih ettim bu hafta.havanın soğukluğu,benim mevsimsel yorgunluğumla birleşti ve kapıma görünmez kilidi vurdu.sadece Gülen ile yürüyüş yaptım bazı günler,mağazalar indirime girmeye başlamış yavaştan,önceden saptıyoruz alacaklarımızı.Mağazalarda uzun vakit geçirip bir küçük parça için 2 saat harcamaktan nefret ediyorum,o yüzden ihtiyaçlarımı saptayıp önden bir geziniyor,indirim dönemlerinde nokta atışı yapıyorum.beğendiğim parça varsa alıp,yoksa yerine başkasını aramadan çıkıyorum çünkü yerine konulan şey israfın dik alası gibi geliyor bana.Size de öyle yapmanızı öneririm,aksi halde vakit ve para kaybediyor insan.
Bunun dışında ise cuma günü arkadaşımla "Av Mevsimi" ni izledik.İlginçti diyeyim ve spoiler vermeyeyim:) Film yeni çünkü..Ama Cem Yılmaz'ı hiç böyle görmediniz,onun garantisini verebilirim sanırım.
Cumartesini yine fransızca kursunda geçirdikten sonra ise pazar gününü kardeşime ayırdım.Aramızdaki yaş farkı çok ama bu benim onunla "takılmama" engel değil."takılmak" da onun lafı,canı Kanyon'da güzel bir yemek+dergi+oyuncak istediği zaman takılıyoruz:) Pazar günü de birlikte Narnia Günlükleri:Şafak Yıldızı'nın Yolculuğu'na gittik.Fantastik edebiyat oldum olası ilgimi çekmiştir,o yüzden ben filmi eğlenerek izledim.Şaheser beklentisiyle gitmemiştim çünkü..Neyse:)
Yine birkaç resim çektim sizin için.Bir iki de editoryal buldum,paylaşacağım.Ama bu post içersinde değil:) Herkese iyi haftalar!
Hello again,my dear friends.I know it's been a long time since i've written a post about myself.I usually hang out here with the editorial photoshoots.Thousands apologies.Well it's not like i have a wonderful life full with beautiful things that happen,but i think there are somepeople who like to read what goes on in my life.
I wrote here about how busy the office that i work.Especially at the end of every month and of course at the end of the year.The nervous,heavy air surrounded all around us and it doesn't go away.well,that's bad because usually the nervousity is becoming a team with our tired attitudes and it makes office life unbearable.But me and my friends are like a family in our office and we learned not to panic when things got a little bit messy.It happens,it comes and goes..This is our motto:)
well i usually spent my last week at home.some of the days,i took long walks with my friend Gülen,and we started to outline the things we liked at the stores.we do it every year before the big sales start.I hate spending lots of hours trying to figure out what to buy from the stores,it pisses me off.Because of this,we go out and choose out favorite pieces.I recommend you to do the same,otherwise it takes both of your money and your time.
In friday,i went to the cinema with one of my friends.The film is called "Av Mevsimi" (sorry,i don't know what name they use in english) It was interesting,i'm not gonna give any spoilers:) But i dare you fellas,you've never seen Cem Yılmaz like this.I mean his character in the movie,and his acting skills.He was amazing,superb,fascinating bla bla...cool! yes cool is definitely the key word for the role of Cem Yılmaz in the film.
After a day spent in the French course,i took my brother to the cinema in sunday.He was pressuring me a lot,i mean he loves narnia:) and you all undertstood which movie that we went.It's been a long time since me and my bro "hang out" together."hang out" is his expression,when he'd like to have a natgeokids magazine+a toy+and a good meal in Kanyon,he usually says "let's hang out together,sis!" he's 9 and he's supercute:) So we went to "Narnia:The voyage of the dawn treator" and we had a lot of fun.
I took couple of photos for you,and i have some editorials,videos and news to share.But in the next posts:) I hope you have a wonderful week! Don't forget the headline,after monday and tuesday..hahah:)


macaron!

 
              
Kuşlar./Birds.

haftanın fotoğrafı!fotoğraf sergisine idil'in yorumu:)
"akışkan duygusu ile çok güzel bir müzedir"

6 Aralık 2010 Pazartesi

star signs.

Herkese tekrar merhaba! Yine çok ilginç bir editoryal çalışmaya rastladım ve tabii ki de sizinle paylaşmasam olmazdı.Dünyadaki çeşitli yayın organlarında,bir tam sayfaya veya bir gazete köşesine dahi sıkıştırılmış olan,özel programlar çekilerek yorumlanan Zodyak burçlarını Vogue UK bambaşka bir şekilde ele almış.Sanırım burçları hiç bu kadar stilize görmemiştik! Favorilerim ise Balık,Yay ve Başak çekimleri oldu,özellikle yay muhteşem.Ben akrep burcuyum,çekimde kullanılan Altuzzarra tulumu çok sevdim! Bir bakın bakalım siz beğenecek misiniz..Favorinizi yorum olarak eklemeyi unutmayın:)
Hello again,everyone! I've just found an amazing editorial shoot and of course i wanted to share the photos with you immediately.You know there is always a place for zodiac in every kind of communication source that we usually follow everyday.You know like newspapers,magazines,special shows in TV..But i think Vogue UK has made one of the most original work ever,a photo shoot for each of the signs,with wonderful outfits and backrounds.Well my favorites are Pisces,Sagittarius and Virgo.Especially Sagittarius looks like a fairytale scene.I'm a scorpio,btw and i loved the Altuzzarra jumpsuit and the other pieces also.I recommend you to have a look to all,see if you like it..Don't forget to add your favorite shoot as a commend:)

















fotoğraflar/photos by:fashiongonerouge

5 Aralık 2010 Pazar

selam,tatlım./hi,sweety.

selamlar herkese! uzun zaman oldu,yaklaşık bir haftadır ortalarda yoktum.iş yoğunluğu ile kişisel yorgunluk bileşimi böyle etkilere neden olabiliyor..ama bakın nelerle döndüm!aslında bilgisayarımda uzun zamandır jake'in masa tenisi oynarken çekilmiş,sempatik ötesi resmini bulunmaktaydı ama ben diğerlerini de buldum ve sizinle paylaşmak istiyorum.hani biz kızlar klişe klişe "hayatımın erkeği şöyle kaşlı şu renk gözlü olsun diye söylenir dururuz ya,ben o geyiğin içinden jake sayesinde çıkıyorum.dünyanın en karizmatik ablasına (Maggie Gylenhaal) ve dünyanın en şirin gülümsemesine sahip olan bu adamı ben çok seviyorum,umarım siz de kendisiyle GQ dergisinin mayıs 2010 sayısı için yapılmış çekimi beğenirsiniz. 
hello y'all! i know it's been a while,but office works and my personal tired mood got together and made life harder to live.but look,i came back with some great stuff! well actually,the photo of jake playing table tennis (he is totally awesome in that photo,btw)was in my computer for so long.But i found the other photos also,and wanted to share it with you.you know the ordinary girl-talks about "my future love of my whole life must have these,those,beautiful eyes,sexy abs bla bla" things.well my answer to these kind of questions,is usually jake:) i love him,who smiles and lights up the whole town and who has the most charismatic sister ever (maggie gylenhaal) i hope you like his shoots which has been taken  for the may 2010 issue of  GQ.













PS:Fotoğrafların hepsi ilk önce  GQ dergisi tarafından yayınlanmıştır,bu sitede hiçbir ticari amaç güdülmeden ve hak iddia edilmeden paylaşılmıştır.
PS:All the photos have been published by the GQ magazine at first and they've been shared here without any commercial purpose and expectations of benefice.